Yunanistan’dan Ege’de dört ayrı tatbikat: Erdoğan ve Miçotakis’in Prag’da görüşme ihtimali ortadan kalktı mı?

Stelyo Berberakis | Atina

“Türkiye ile Yunanistan içinde süregelen karşılıklı suçlamalar, diyalog kapılarının aralanmasına olanak tanımıyor”.

Bu değerlendirme, son günlerde Yunanistan’da çoğunlukla yapılıyor.

Yunan basını ise Yunanistan silahlı kuvvetlerinin Ege’de “bağlaşık devletlerin de yer almış olduğu” dört ayrı tatbikatını “Türkiye’nin sözlü tehditlerine karşı açık ve net bir yanıtı” olarak aktarıyor.

Meydana getirilen açıklamalar nazaran tatbikatlarda 13 firkateyn, 10 denizaltı ve 18 tane torpil atar, kruvazör ve nakliye gemisi içeriyor. 

Şimal Ege’de “Argo 2022” adı altında meydana getirilen ve 30 Eylülde sona erecek ilk tatbikata Fransız Deniz kuvvetleri içeriyor.

Aynı anda Girit’in güneydoğusunda gerçekleşen tatbikata İspanyol deniz kuvvetlerinin “Juan Carlos” tayyare gemisinin katılmış olduğu belirtiliyor.

Arkasından Yunan silahlı kuvvetlerinin “Süngü” anlamına gelen “Longhi” adı altındaki kendi askeri tatbikatlarını gerçekleştireceği belirtiliyor.

Yunan askeri çevreler bu tatbikatın “deniz kuvvetlerinin üst düzey tatbikatı” olacağından söz ediyor. 

Yunan basınına sızdırılan bilgilere nazaran Yunan hava kuvvetlerinin envanterine katılan Fransız yapımı Rafale uçaklarının da yer alacağı ve gerçek mermilerle yapılacak tatbikatların senaristliğinin “2020’de Doğu Akdeniz krizinden elde edilmiş çıkarımların göz önünde bulundurulacağı ve hava , deniz üstü ve deniz altı ihtimaller içinde saldırılara karşı müdafa şekillerinin yer alacağı” aktarılıyor.

Aynı bilgilere nazaran bir dördüncü tatbikata, gelecek günlerde Yunanistan’a gelmesi beklenen ABD’nin “George Bush” tayyare gemisinin Yunan, Fransız, İtalyan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin deniz kuvvetleri katılacağı belirtiliyor.   

Aynı askeri çevreler, İsrail silahlı kuvvetlerinin de katılacağı yeni bir tatbikat için de İsrail askeri makamlarıyla görüşmeler yapıldığından söz ediyor.

Bu tatbikatların  Yunanistan’ın “Türkiye’nin bir gece ansızın gelebiliriz söylemlerine karşı hazırlıklı olmayı amaçladığını” belirten askeri çevreler “Yunan birliği Ege’de Türkiye’ye istila etmek için bulunmuyor. Bu tatbikatlar herhangi bir muharebeye hazırlık tatbikatları değildir. Sulh zamanında strateji taktiklerini geliştirmeyi öngörüyor” ifadesini kullanıyor.

Öte taraftan Türk basınında ön plana çıkartılan “Midilli ve Samos (Sisam) adalarının ABD yapımı zırhlı araçlarla takviye edilmiş olduğu” haberlerinin arkasından esasen gerilmiş olan iklim daha da gerildi.

Yunan askeri kaynaklar, “Söz mevzusu zırhlı araçların ABD yapımı zırhlılarla değiştirileceği malum bir mevzudu. ABD, Yunan adalarındaki Sovyet yapımı eski zırhlıların Ukrayna’ya gönderilmesi ve yerlerine ABD tarafınca bağışlama edilenlerle takas edilmelerine aylar öncesinden karar verilmişti” görüşünü öne sürüyorlar.

Adaların statüsü üstünden yürütülen bu gerilmiş ortam, her iki tarafın basınında “karşı tarafı suçlama” yarışına girdikleri gözleniyor.

Emekli Türk amiraller Türk TV kanallarında “Adalara sevk edilen zırhlıların Türkiye’ye hücum durumunda olduğu sebebi öne sürülerek Türkiye’nin hazırlıklı olması gerektiğine” dikkati çekerken; emekli Yunan amiraller de Yunan TV ekranlarından “Türkiye Yunan adalarına saldırmayı, ya da bir çatışmayı göze alamaz, bundan dolayı bunun karşılığının ağır olacağını bilir” görüşlerini aktarıyor.

Tüm bu söylemler ve eylemlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, katılmaya karar vermesi durumunda, 6 ve 7 Ekim de Prag’ta düzenlenecek olan Avrupa Siyasal Topluluğu toplantısı çerçevesinde Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile bir görüşme yapma olasılığını ortadan kaldırdığı kanısı Yunan basınında hakim.

Oysa Miçotakis BM kürsüsünde yapmış olduğu konuşmasında bir taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın suçlamalarını hedef alırken, öteki taraftan “Erdoğan ile görüşmeye hazır bulunduğunu” söylemesi ve Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalınca’ın da NTV’ye verdiği hususi mülakatında “sayın Cumhurbaşkanımız hiçbir süre dış ilişkiler kapısını kapatmaz” şeklindeki ifadelerinden sonrasında iki önder içinde mesela Prag’ta  bir görüşme olabileceği ümitlerini doğurmuştu.